İBN ARABİ ŞİİRLERİNDE GÖK CİSİMLERİ SEMBOLİZMİ
- Mustafa Yaman
- 28 Eki 2022
- 3 dakikada okunur

Cahya Buana, Nature Symbols and Symbolism in Sufic Poems of Ibn Arabi adlı makalesinde [1] İbn Arabî’nin tasavvuf bağlamındaki kavram ve düşüncelerini, doğaya ait semboller içeren şiirler aracılığıyla sunmuştur. Onun tasavvuf düşüncesi ve felsefesini aktarırken çoğunlukla Arap şiirini kullanması, bu şiirin sembolik manalar taşımaya çok yatkın olmasındandır. Buana bu çalışmasında, söz konusu sembollerin neler olduğu, altında ne türlü manalar taşıdığı ve sonuç olarak İbn Arabî’nin tabii semboller içeren şiirleri ile vahdet-i vücut düşüncesi arasında bir bağlantı olup olmadığını incelemeyi amaçladığını ifade ediyor. Bütün bunları tespit için ise Arap belagatinde semboller, tasavvuf edebiyatı, tabiat ve tasavvufi bir şair olarak İbn Arabî hakkında bilgi sahibi olmak gerektiğini ifade ediyor. Dil ve belagat konusundaki verilen teknik bilgiler bu özetin kapsamı dışarısında tutulduğunda, konuya şu şekilde devam edilebilir: Buana, sözlükler üzerinde yaptığı inceleme ve karşılaştırmalar sonucunda, İbn Arabî’nin şiirleri üzerinde konuşurken başvurulacak “tabiat” kavramının “yörünge üzerinde yer alan her şey”i ifade ettiğini belirtiyor. Bununla bağlantılı olarak yazarın çalışması İbn Arabî’nin dünya, güneş, ay ve yıldızlar veya gezegen gibi gök cisimlerini içeren şiirleri üzerine odaklanmaktadır.
Buana’nın, Al-Tunji’nin Al-Mu’jam Al-Mufassal Fi Al-Adab adlı eserine referans vererek nesir türünün herhangi bir insanın tasavvufa dair düşünce ve duygularını ifade etmesine yararken; nazım türünün kişisel tasavvufî düşünce ve duyguları ifade etmeye yaradığına dair ifadeleri dikkat çekicidir. Fakat yazarın vardığı sonuç, tasavvuf edebiyatının gerek nesir gerekse nazım formunda, sufinin manevi tecrübe ve düşüncelerini aktardığıdır.
İbn Arabî’nin tasavvuf anlayışında öne çıkan terimler arasında en meşhur olanları şevk, muhabbet, aşk, vecd, fena ve bekadır. Öncüsü olduğu vahdet-i vücud düşüncesi, İbn Arabî’nin mistik dilinde bu terimlerden ayrılamaz. Aynı şekilde onun en meşhur temaları tecelli, vahdet-i vücud ve insan-ı kâmildir. İbn Arabî, sözlü olarak ifade edilmesi zor olan manevi kavram ve tecrübeleri ifade etmeyi şiirlerinde sembolizm kullanmak yoluyla sağlamıştır. Onun, şiirlerinde kullandığı pek çok sembol vardır; fakat bu çalışmanın konusu yalnızca güneş, ay, yıldızlar, gökyüzü ve dünya gibi güneş sisteminde yer alan tabiat unsurları ile İbn Arabî’nin tasavvuf anlayışı arasındaki bağlantı olarak sınırlandırılmıştır.
Çalışma, İbn Arabî’nin manzum beyitleri üzerinden bir dizi inceleme ve yorum içermektedir. Bunun sonucunda, İbn Arabî şiirinde ışığı tüm dünyaya aktaran ve hayatın ana kaynağı olan güneşin Allah’ı sembolize ettiği ifade edilmiştir. Örneğin onun şiirlerinden birisinde geçen فإن الشمس ليس لها غروب
mısrası, güneşin batımının olmadığını; batış algısının ise yalnızca bulunuş yeri ve mekânının değişmesi şeklinde bir yanılsama olduğunu ifade ederken aslında Tanrı’nın her zaman ve her yerde var oluşunu sembolize eder. Güneş ışığının yansımasını kendisinde toplayan ay ise, tecelli kavramının sembolü olarak kullanılmıştır. Zira güneş ışığının ayda kendini göstermesi gibi, Tanrı’nın varlığı da insanoğlu üzerinde tezahür etmektedir. İbn Arabî’nin düşüncesinde ayın görünüşü hilal, yarım ay ve dolunay olmak üzere üç şekilde konumlandırılmıştır. Bu ise Allah’ın insan üzerindeki tecellisinin evrelerini -vücûdî, şuhûdî ve Rabbânî tecelli olmak üzere- ifade eder. Ayın üç hali avâmın, havâssın ve ehassu’l- havâssın Allah’ı bilmek konusundaki seviyeleri olmak üzere marifet derecelerine veya insanoğlunun üç potansiyel kapasitesi olan kalp, ruh ve sır olmak üzere sırasıyla Tanrı’yı bilme, O’nu sevme ve O’nu müşahede etme yetisini sembolize etmesi olarak da yorumlanabilir. Örneğin “طلع البدر علينا” ifadesinde dolunay manasına gelen “bedr” kelimesi ile ayın oluşumunu tamamladığı evredeki halinin, tecelli ve marifet noktasında en üst seviyede, insan-ı kâmil olan Hz. Peygamber için kullanıldığı görülmektedir. Buana, bu evrilme döngüsünün aynı zamanda insanın iç dünyasında zaman zaman deneyimlediği Tanrı’nın tecellilerini tecrübe etmesine karşılık geldiğini ifade eder. Ardından, bu fenomenin İmam Gazâlî’nin “İman artar ve eksilir” ifadesinde de dile getirilmiş olduğunu belirtir.
İnsan ve Tanrı arasındaki ilişkiyi tanımlaması bakımından, İbn Arabî gökyüzü ve dünya kavramlarını da sembol olarak kullanmıştır. Bu bağlamda, gökyüzü insanın ilâhî ve mânevî yönünü sembolize eden lahutu temsil ederken; dünya, insanın beşerî ve cismanî yönünü sembolize eden nasutu temsil eder. Birbirinden tamamen farklı olan bu ilahî ve beşerî yönler arasında ise, her iki âlemi de güzelleştiren bir köprü görevi görerek bağlantı kuran yıldızlar bulunur. Bu metaforda yıldız, insan ruhunu temsil eder. Yıldızların sayısı ise, Tanrı’nın üflemesinden doğan ruhu temsil eder. Bu manasıyla insanda ikamet eden yıldızlar, Tanrı’nın en yüce niteliklerinin ve aynı zamanda insanın en hakir niteliklerinin buluşabileceği bir yer haline gelir. Yazı, İbn Arabî’nin şiirlerinde tecelli kavramını, lahut-nasut ve aralarındaki ilişkiyi sağlayan durumu temsil eden natürel sembollerin gösterilmesi ve ifade ettiği anlamların açıklanması ile devam eder.
Buana sonuç olarak, İbn Arabî’nin kaleme aldığı şiirlerinde kendi tasavvuf düşüncesindeki temaları izah etmek için doğal semboller kullandığını, bu sembolleri teşbih, mecaz ve istiare gibi ifade ve anlaşılırlığı kolaylaştıran edebi sanatlar ile oluşturduğunu ifade eder. Yazara göre söz konusu şiirlerdeki sembolizmin incelenmesi neticesinde ortaya çıkan bir diğer önemli sonuç ise, İbn Arabî’nin vahdet-i vücud düşüncesinde Tanrı ve mahlûkat arasında bir ittihat söz konusu olmadığıdır. Buana, bu durumu yazısının konseptine uygun olarak şu veciz ifadelerle izah eder: “İbn Arabî’nin kullandığı natürel semboller onun tasavvuf düşüncesinde Tanrı ve mahlûkat arasında apaçık bir ilişki olduğunu gösterse de bu, güneşin ay ile veya gökyüzünün dünya ile birleştiğini söylememize asla imkân vermez.”
Çeviri ve özet: Feride Nur
[1] Buana, Cahya. 2018. “Nature Symbols and Symbolism in Sufic Poems of Ibn Arabi”. Karsa: Journal of Social and Islamic Culture 25 (2), 434-56. https://doi.org/10.19105/karsa.v25i2.1304.
Comments